Konuyla ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.06.2021 T. 2019/1-206 E. 2021/272 K. sayılı kararı aşağıdaki gibidir:
“Bir ceza hükmü verildiğinde normal sonuç bu hükmün infazıdır. Ancak bu kuralın istisnaları, bazen, cezalar sistemini tamamlayan araçları oluşturmaktadır. İşte çağdaş ceza hukukunda, cezalar sistemini tamamlayan kurumlardan biri de koşullu salıverilmedir. 5275 Sayılı Kanun'da düzenlenmiş olan koşullu salıverilme kavramının ortak bir tanımı bulunmamaktadır. Bu kavramın ortak bir tanımının bulunmamasının en önemli sebebi, koşullu salıverilme kurumunun düzenlenme şekli, amacı, şartları ve sonuçlarının ülkeden ülkeye farklılıklar içermesidir. Türk Ceza Hukukunda da koşullu salıverilme kavramıyla ilgili farklı tanımlar yapılmıştır.
Doktrinde koşullu salıverilmeyle ilgili olarak; “Koşullu salıverilme, mahkûm edildiği hürriyeti bağlayıcı cezasından, kanunun gösterdiği bir bölümünü iyi hal ile ve kurallara tam uyarak geçirmiş olan hükümlünün, konulmuş olan şartlara uymadığı takdirde geri alınması şartı ile, mahkûmiyet süresini tamamı ile bitirmeden, merciince alınacak bir kararla salıverilmesini ve böylece serbest hayata dönmesini ya da bu hayata geçişinin kolaylaştırılmasını sağlayan bir kurumdur” ( Dönmezer-Erman, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku, DER yayınları, 14. bası, İstanbul, 2020, Cilt III, s.285. ); “Şartla salıverme, cezaevinde hal ve gidişatı iyi olan hükümlüye tanınan ve hükümlülük süresinin bitmesinden önce salıverilmesini sağlayan bir lütuftur, iyiliktir” ( Sami Selçuk, Doğululaşan Batılı Kurum: Şartlı Salıverme, T. Yayınevi, 1. Baskı, 1990, s. 260. ); “Koşullu salıverilme, mahkûm olunan cezanın bir kısmının infaz kurumunda çekilmesinden sonra, geri kalan kısmının kanunda belirtilen belirli şartlarla cezaevi dışında geçirilmesini sağlayan bir ceza infaz kurumudur” ( Koca, Mahmut/Üzülmez, İlhan; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2020, s. 607; Z., Hamide; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul, 2019, s. 662. ); “Şartla salıverme, hürriyeti bağlayıcı cezaların infazında hem bir bireyselleştirme aracı hem de yaptırımın çekilmeyen kısmının yerine geçmek üzere öngördüğü deneme süresiyle cezaya seçenek bir kurumdur” ( Yenidünya, Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Şartla Salıverme, s. 19. ); “Koşullu salıverilme, mahkûm edildiği hürriyeti bağlayıcı cezanın kanun tarafından öngörülen kısmım iyi hal ile geçirmiş olan hükümlünün, konulan şartlara uymadığı takdirde geri alınması koşulu ile hükümlülük süresinin tamamının bitirilmeden merciince alınacak kararla salıverilmesini ve bu şekilde normal yaşama dönmesini sağlayan bir kurumdur” ( Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. baskı, 2020, s. 715-716. ); “Koşullu salıverilme, hapis cezasına mahkûm edilmiş olan hükümlünün, hükmedilen hapis cezasının belirli bir kısmını ceza infaz kurumunda iyi halli olarak çektikten sonra, belirli koşullarla cezanın kalan kısmının infaz kurumu dışında infaz edilmesini öngören ve infazın bireyselleştirilmesini sağlayan bir infaz kurumudur.” ( A. Bozdağ, Türk Ceza Hukukunda Koşullu Salıverilme Kurumu ve Etkinliğinin Geliştirilmesi, Adalet Yayınevi, 2. baskı, 2021, s. 25. )
Şeklinde tanımlamalar yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi de bir kararında koşullu salıverilmeyi; “Cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle cezaevindeki tutum ve davranışlarıyla ( iyi durumuyla ) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün şarta bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu iyi davranışıyla kanıtlaması durumunda, infaz sistemindeki en etkili araçtır. Koşullu salıverilmenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş olması, hükümlünün bu süre içinde iyi durum göstermesi, koşullu salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması durumunda koşullu salıverilme kararının geri alınabilmesidir” şeklinde tanımlamıştır. ( AYM'nin 18.07.2001 tarihli ve 4-332 Sayılı kararı. ).
Koşullu salıverilmenin kabulünde rol oynayan temel düşünce şudur ki, "Suçlu, hakimin kabul ettiğinden çok daha çabuk uslanabilir ve bu durumda hükümlünün ceza kurumundaki süresi gereksiz olur." Sonuç olarak bu durumdaki hükümlünün salıverilmesi ile topluma dönmesini çabuklaştırmak ve fakat salıverilmeden itibaren belirli bir süre ile onu kontrol etmek, belli bir çerçeve içinde denetim altında tutmak suretiyle toplum hayatına uyumu bakımından bir aşamadan geçirmek ve böylece uyumu kolaylaştırmak yerinde olur ( Dönmezer-Erman, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku, DER yayınları, 14. bası, İstanbul, 2020, Cilt III, s.286. ).
Koşullu salıverme süresinin hesaplanmasında ve cezaların içtimaında, suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan kanun ile infazın yapıldığı tarihteki infaz kanununun farklı hükümler içermesi ya da farklı kanunların yürürlükte olduğu iki farklı tarihte işlenen iki suçtan hükmedilen hapis cezalarının içtimaının hangi tarihte yürürlüğe girmiş olan infaz kanununa göre yapılacağının tespiti de uygulamada önem arz etmektedir.
Türk Ceza Kanun'un kanunların zaman bakımından uygulanması başlıklı 7. maddesine göre; " ( 2 ) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz edilir. ( 3 ) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır." ( TCK m. 7 ). Türk Ceza Kanunu'nda kanunların zaman bakımından uygulanması konusunda "önceki ve sonraki kanunlar arasında lehe olan kanunun uygulanmasını" kabul etmiştir. Ancak infaz hukukuna ilişkin kanun hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında ise, "kural olarak kanunların derhal uygulanmasını" kabul edilmiştir. Fakat kanun koyucu, derhal uygulanma ilkesinin hapis cezasının ertelenmesi, tekerrür ve koşullu salıverilme konularında uygulanmayacağını, başka bir ifadeyle, koşullu salıverilme konusunda lehe kanunların geriye yürütüleceğini düzenlemiştir. Dolasıyla koşullu salıverilme kurumuna ve uygulanmasına ilişkin kanun hükümlerinin uygulanması bakımından derhal uygulama ilkesi değil, lehe kanunun uygulanması ilkesi geçerli olacaktır. Ancak lehe kanun uygulamasında temel kural, eski ve yeni kanun hükümlerinin ayrı ayrı bir kül olarak değerlendirilip, hangi kanunun lehe olduğunun bir kül olarak belirlenmesidir. başka bir ifadeyle, lehe kanun uygulamasında tek bir hükmün infazında karma kanun uygulaması yapılmaz. ( Dr. A. Bozdağ, Türk Ceza Hukukunda Koşullu Salıverilme Kurumu ve Etkinliğinin Geliştirilmesi, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2021, sayfa 147-148 ).”